Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye

11 Aralık 2019 tarihli “Avrupa Yeşil Mutabakatı – EU Green Deal”, iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda Avrupa Birliği’nin (AB) önceki taahhütlerini daha geniş ve daha etkili bir şekilde yeniden düzenlemeyi amaçlayan bir yol haritasıdır.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye

AB Yeşil Mutabakatı Nedir?

Sera gazı emisyonu, küresel ısınma ve iklim değişikliği konuları özellikle 1990’lı yıllardan itibaren küresel bir gündem maddesi haline gelmiştir. Bu sorunlarla mücadele kapsamında bölgesel veya uluslararası düzeyde birçok çalışma yürütülmektedir. Son olarak 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması ile dünyadaki ülkelerin tamamına yakını, sera gazı emisyonlarının ve küresel ısınmanın azaltılması için birtakım taahütlerde bulunmuştur.

Bu sorunların çözümü için şimdiye kadar en somut adımları atan ve diğer ülkeleri de bu konuda teşvik eden Avrupa Birliği (AB), sürdürülebilir bir dünya inşa etme konusundaki kararlılığını daha da derinleştirmektedir. Kasım 2019’da yayınladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) bildirisi de bu kararlılığın ve hassasiyetin bir sonucu olmuştur. Bu mutabakat, sadece AB üye ülkeleri için değil, AB ile siyasal, ekonomik ve coğrafi açıdan ilişkisi bulunan tüm ülkeler açısından büyük bir önem arz etmektedir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye

Bunun yanı sıra AB ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantı içerisinde olan kamu ve özel sektör kuruluşları ve uluslararası kuruluşlar da yayınlanan mutabakatın kapsamı alanına girmektedir. Zira, Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB’nin diğer tüm devletler, kurum ve kuruluşlar ile olan ilişkilerini de düzenlemektedir.

Mutabakatın odak noktası daha temiz ve sürdürülebilir bir dünya oluşturmaktır; bunun için de atılması gereken adımlara yer vermektedir. AB’nin bu mutabakat ile 2050’ye kadar sera gazı emisyonunu net sıfıra indirmeyi, ekonomik büyümede herhangi bir kaynağa bağlı kalınmamasını ve sadece bir ülke ya da bölgenin değil, tüm dünyanın bir bütün
olarak kalkınıp gelişmesini hedeflemektedir.

Sürdürülebilirlik açısından bakıldığına AB’nin bu mutabakat ile çevresel, finansal ve sosyal sürdürülebilirliği tesis etmek istediği net bir şekilde anlaşılmaktadır. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın hedefine ulaşabilmesi için aşağıda belirtilen alanlar ile ilgili çeşitli planlar ve stratejiler geliştirilmiştir.

– Kırılgan ekosistemimizi korumayı amaçlayan biyoçeşitlilik
– Daha sürdürülebilir gıda sistemleri için tarladan sofraya yaklaşımı
– Ortak tarım politikası sayesinde AB tarımında ve kırsal alanlarda sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla sürdürülebilir tarım
– Temiz enerji
– Daha sürdürülebilir ve çevreye saygılı üretim döngüleri sağlamanın yollarını ortaya koyan sürdürülebilir endüstri
– Daha temiz bir inşaat sektörü için yapı ve renovasyon

– Daha sürdürülebilir ulaşım araçlarının teşvik edilmesi için sürdürüleblir hareketlilik yaklaşımı
– Kirliliğin hızlı ve verimli bir şekilde ortadan kaldırılması Avrupa Yeşil Mutabakatı, bu konulardan yola çıkarak;
– Avrupa Endüstriyel Stratejisi
– Adil Dönüşüm Mekanizması
– Döngüsel Ekonomi Eylem Planı
– Avrupa Yeşil Mutabakatı Yatırım Planı
– Avrupa İklim Yasası

gibi çeşitli plan ve mekanizmaların da tanıtımını yapmıştır. Her bir plan ve strateji, AB ile ilişkisi bulunan ülkelere çeşitli görev, sorumluluk ve yaptırımlar getirmektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB’nin diğer ülkelerle olan ilişkilerini sektörel kriterler, iş modelleri ve vergiler ile yeniden yapılandırmayı amaçlamaktadır. Çevre ile ilgili küresel sorunlar, sadece bir ülke ya da bölgenin çabalarıyla çözülemeyeceği için AB, bu mutabakat ile küresel bir iş birliği geliştirilmesi ve siyasi, finansal, sosyal ve çevresel konulardaki yeni yaklaşımların tüm dünyaya yayılması gerektiğine inanmaktadır.

Avrupa Yeşil Mutabakatı Türkiye’yi Nasıl Etkiler?

Bilindiği üzere, Türkiye’nin dış ticaretteki en önemli ortağı Avrupa Birliği’dir. Hem ithalat hem de ihracat faaliyetlerinin çok büyük bir bölümü AB ülkeleri ile gerçekleşmektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile kısa zaman içerisinde tüm ithalat ve ihracat faaliyetlerini yeni bir uluslararası ticaret sistemi içerisinde gerçekleştirmeyi planlayan AB ile olan ilişkilerini güçlü ve sürdürülebilir tutmak için mutabakatı iyi ve doğru okuması gerekmektedir.

Yeni ticaret sistemi içerisinde de en önemli konulardan biri, gerekli kriterleri sağlayamayan işletmelerin AB pazarına ürün sokamayacak olmasıdır. Bu da ürünlerini ağırlıklı olarak AB ülkelerine satan şirketlerin gerekli aksiyonları almadığı takdirde ihracat faaliyetlerini sonlandırması anlamına gelmektedir. Zira, mutabakat geçmişte hayata geçirilen düzenlemeler gibi belirli bir ürün ya da ürün grubu değil, ticari değeri olan tüm ürün ve hizmetler için ortak kriterler getirmektedir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı içerisinde en önemli konulardan biri de Sınırda Karbon Düzenlemesidir. Bu düzenleme, sera gazı emisyonunu azaltmak amacıyla AB’ye ihraç edilen ürünlerdeki karbonların fiyatlandırılmasını yani vergilendirilmesini ifade etmektedir. AB, bu düzenleme ile karbon emisyonunun azaltılması konusundaki sorumluluğunu ticari paydaşlarına da aktarmakta ve onların da benimsemesini sağlamaya çalışmaktadır. Bu sorumluluktan kaçan şirketler, kamu ve özel sektör kuruluşları ise AB pazarından çekilmek zorunda kalacaktır. Çünkü artık hiçbir şirket, özellikle kimyasal kökenli gıda, medikal, kozmetik ürünlerini, elektrikli alet ve kişisel koruyucu gibi ürünlerini gümrükten eskisi kadar kolay geçiremeyecektir.

AB, bu düzenleme ile tüketici ve işletme davranışlarında köklü değişimler yapmayı hedeflemektedir. Şirketlerin AB pazarında kalabilmesi ve pazar payını artırabilmesi için sürdürülebilir ürünlere ve yatırımlara yönelmesi artık kaçınılmaz bir durumdur. AB, yeni ekonomik düzende bunun sağlanması için de vergi gibi fiyatlandırma enstrümanlarını kullanmakta ve nihai iklim hedeflerine ulaşırken piyasadaki dengenin de sabit kalması için çalışmaktadır.

Türkiye de AB ile olan ticari ilişkilerini devam ettirebilmek için Avrupa Yeşil Mutabakatının gerekliliklerine adapte olmak zorundadır. Bu konuda proaktif bir yaklaşım sergilemeli ve ihracat seviyelerini korumak ve sürdürülebilir bir şekilde artırmak için gerekli aksiyonları en hızlı şekilde almalıdır. İhracatının yaklaşık yarısını AB ülkelerine yapan Türkiye için bu denli kapsamlı bir düzenleme, ticaret planlamalarında birincil gündem maddesi olmalıdır. Aksi takdirde, AB ülkelerine ürün satan birçok şirket kısa sürede iflasın eşiğine gelecektir